top of page

Toplumun, ruhun, kültürün birbirinin içine geçerek yaratmış olduğu zamanın ruhu da herbirimizi sarıyorsa eğer…

Şempanzeler gibi bizler de bir zaferin hemen ardından avuçlarımızı yumrulaştırıp göğüs kafesimizi döveriz. İlkel beynin duyguların üzerine aklı getirip de aldığı galibiyetten hemen sonra yaptığı bu içgüdüsel davranış neden?


Jung’a göre tüm insanlar içgüdülerin ve ortak anıların depolandığı ortak bir psişik alanı paylaşıyor. Yani kişisel deneyimlerin ötesinde günümüzden bir benzetmeyle atalarımızdan miras aldığımız erişilebilir ortak bir bilgi veri tabanı olarak düşünülebilir.

İhtiyaç duyduğumuzda hepimizin erişebildiği insana özgü deneyimler yaşamamıza olanak tanıyan çok eski zamanlardan beri birikimli bir şekilde oluşmuş geniş bir bilgi ağı. Bugün hala insan deneyimini şekillendiren onu etkileyen bir katman aslında.

Korkular, hazlar, cinselliğe ve toplumsal rollere dair kabuller, arketipler hepsi insanlığın ortak bilincine dair ve hepsi bu alanın içinde.

Jung’a psikanalitik kuram içinde mistik bir hava katıp Freud ile yollarının ayrılmasına sebep olan bu insanlığın tamamını bir şekilde birbirine bağlayan ‘Kolektif Bilinç’ kavramı, bugün geldiğimiz noktada evrimsel psikoloji perspektifinde benzer ve daha sağlam temelli bir yapıda karşımıza çıkıyor. Evrimsel psikoloji, her hayvanın doğru uyaranlarla karşı karşıya kaldığında aktif hale gelen kalıtsal bazı davranışları olduğu gözleminden hareketle bu ortak beyin yapısının nesiller boyu genetik olarak aktarılmasının mümkün olduğuna bir kanıt sunuyor. Kolektif bilinç dışı dünyada yaşayan diğer insanlarla ortak bağ kurabilmek için iyi bir araç, farklı yerlerden farklı bakış açılarından geliyor olsak da hepimiz anne özlemi çekeriz, ölümü düşündüğümüzde hepimiz korku duyarız. Kendi kültüründeki kahramanlık mitlerini karıştıran dünyanın iki ucundaki insanın ortak değerlerde buluşabilmesi gibi mesela. Tüm bunlar Jung’a göre insanlığın ortak mirasında yatıyor.

9 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page